10 Aralık 2010 Cuma

Metin Tokdemir'ler ölmez!

Osman Turan yazdı.
Dosdoğruydu ok tokdemir
Zafer geldi yok tokdemir
Senin suladığın güller
Yeşerdi bak, bak tokdemir
Referandum seçiminden birkaç gün öncesinde, İnternette haberleri bir taraftan inceliyor bir taraftan çayımı yudumluyordum. Gözüme bir paylaşım ile ilkindim. Paylaşım da bir dönem “eski ülkü ocakları” ile bir  “ partinin” genel başkanlığını yapmış, bir ağabeyin “ Efsane Ülkü Ocakları Genel başkanı” diye tanıtım videosunu hayretler içinde izlerken şaşırıp kalmıştım. Bir anda 18 yıl öncesine gittim. O günlerde sevinci ve hüznü bir anda yaşamıştık. Seçimlerden önce “Ülkücüler Meclise” diye haykırırken, seçimlerden sonra bir anda Ülkücü ve Türk milliyetçilerin üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başlamıştı. Sonbahardaki “hazan yaprakları” gibi dökülen eski ağabeylerimizi gördükçe kahrolmuştuk. O günler gözlerimden film şeridi gibi geçtikçe yoruma “hayır, bizim efsane Ülkü Ocak Genel Başkanımız Metin Tokdemir’dir  “ diye yorum yapmıştım.  Evet, rahmetli Metin Tokdemir, 1980 sonrası yetişen ülkü gençlik için bir efsane olmuştu, 1980’den sonra Ülkücülerin üzerine düşen “ölü toprağına” ve bazıların her şey bitti diyenlere rağmen Metin Tokdemir “ İşte Dava” demiş, Anadolu’da çoban ateşini yakan yegâne kişilerden olmuştur. Ne makam, ne mevki paye peşinde koşmuş, sadece “Biz ümit varız. İnşallah milletimizle birlikte, Cenabı Allah’ın yardımıyla da Türk milletini aydınlık yarınlara taşıyacağız” diyerek Metin Tokdemir bir bozkurt olmayı tercih etmiştir. Ama bir ağabeyimizin ifadesiyle “ Asıl kahramanlar öne çıkıp, ben kahramanım demez” ifadesi bir anda yüreğime kor ateşi düşürmüş, Metin Tokdemir’i ne kadar gelecek nesillere tanıttık diye hayıflanmıştım. Aslında Metin Tokdemir ile çok anım olmuştu. Metin Tokdemir “Vuslata” uçmadan birkaç gün önce ocağımız tarafından parti genel merkezde görevlendirilmiştik. Metin Tokdemir ocağın gençleriyle bir taraftan şakalaşır bir taraftan sohbet ederdi. Erzincanlı olmam sebebiyle Metin Tokdemir bana “ Bozkurt hemşerim” diye takılırdı. Milletvekili seçmen listelerinin kesinleştiği günü hiç unutamıyorum, Başbuğumuzun yanından sevinçle çıkıp benimle sarılmasını “ Hadi seni memlekete götürüyüm” sözünü hiç aklımdan çıkmamıştı. Gidememiştim ocağın verdiği görevi bırakıp. Her zaman bu hüznü hep yüreğimde taşıdım.
Sevda metin, yürek metin
Yollar yokuş, yollar çetin
Sen vuslata erdin amma
Nesilleri sarar methin
Metin Tokdemir,  Gümüşhane Kelkit’te başlayan, Trabzon’un Maçka ilçesinde sonlandıran o kısacık dünya hayatına rağmen büyük işler sığdırmıştır. Eskişehir’deki Üniversite yıllarından itibaren sırasıyla Ülkü Ocakları, Ülkücü Gençlik Derneği ve Ülkü Yolu Dernekleri'nde yöneticilik yapmıştı. 1980 sonrası ise Eskişehir Ülkü Ocakları Başkanlığı ve Ülkü Ocakları Genel Başkan yardımcılığı daha sonra ise Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı görevlerinde bulundu. Yeni Düşünce, Ortadoğu, Milliyetçi Çizgi ve Hergün gazetelerinde köşe yazarlığı, Yazı İşleri Müdürlüğü ve Genel Yayın Yönetmenliği görevlerini yaptı. Metin Tokdemir Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı sırasında bütün Anadolu’yu gezerek ülkücü harekete üzerindeki ölü toprağının kalkmasında ve ülkücülüğün nakış nakış işlenmesinde önemli rol oynamıştı. Hele 19–20 Ocak 1990 tarihlerinde Azerilerin Bakü’deki Azatlık Meydanı'nda Rus tankları altında ezildiği sırada, Türkiye genelinde düzenlediği “Organize Tel'in Mitingler” ile Türk milletinin gönlünde taht kurmuş, onun bu hareketi geniş kitleler tarafından desteklenmiş ve onun sayesinde Türk soydaşlarımız, haklı davalarını geniş platformlarda duyurabilme imkânına kavuşmuşlardı.
Metin Tokdemir, tavizsiz bir “Türk milliyetçisi ve Ülkücü” olduğu kadar davasına bir “aşk” ile bağlanmış, “birleştirici toplayıcı” bir karaktere sahipti. Buna rağmen şahsi menfaatlerini, davanın ruhuna engel teşkil edecek derecede öne sürmeyen ve hak bildiği yolda yürüyen Tokdemir, sadece davasının başarısını düşünmüş ve sabırlı, azimli, ahlaklı, basiretli, disiplinli ve kültürlü bir dava adamı olmuştur.


Ömrü çileyle bilendi
Pes etmedi hep direndi
Garip dostu dağ gönüllüm
Hem yiğitti hem erendi
Metin Tokdemir, bazı kahraman (?) ve ağabeylerin (?) 1995 tarihte seçimler öncesinde o günlerin güçlü partisi olan ANAP ile “ ittifak” ve “ milletvekili pazarlıkları” yaparken kendisinin verdiği bir röportajda;
“Artık MHP’liler dünkü gençler değil. Artık MHP’nin yetişmiş kadroları var, teknotratları var, bürokratları var, akademisyeni var, yazarı var, çizeri var. Bugün ANAP’ından DYP’sine, Refah’ına kadar bir partinin ülkücü aday aramalarının sebebi nedir? Çünkü ülkücüler kabiliyetli insanlardır. Çünkü ülkücüler Türkiye’nin meselelerine vakıf insanlardır. Çünkü ülkücüler etraflarında sosyal faaliyetleri ile imajlarıyla güçlü insanlar Demek ki, Ülkü Ocakları ekolü iyi yetiştirmiş Birileri Ülkü Ocakları ekolünden yetişmişler başka başka yerlere gitmişler bunlar onların problemi. Ama ben şunu ifade ediyorum; “bugün birileri İslam adına, birileri bölücülük adına, birileri Marksizm” adına “Türklüğe” karşı bir husumet cephesinde bir araya gelmişlerdir. Bakım bugün devletin resmi görüşüne göre Türkiye’de 24 tane etnik grup var. Türkiye şimdi, hızla kendi Türk kimliğinden vazgeçiyor. Şimdi Bulgaristan’daki soydaşlarımıza baskı yapıldığı zaman biz Bulgaristan’a “Dur” dediğimizde ne diyordu. Niye Türklük kelimesini kabul etmiyordu. “Bunlar Müslüman azınlık, Türk değil” diyordu.  “Niye Türklük kelimesini kabul etmiyordu? Hak iddiamız ortaya çıkmasın diye. Şimdi Türkiye, devletiyle ve bir takım siyasileri ile ne yazık ki, bu Türk kelimesinden geriye çekilmektedir.”
Bugün MHP’nin varlığı olmasaydı, ülkücülerin varlığı olmasaydı, Türkiye bölünme noktasına çoktan gelmişti. O nedenle, ben Metin Tokdemir olarak yetişmişsem, bir takım kabiliyetlerimiz ve erdemlerimiz varsa “Ülkü Ocakları’nda ve MHP” de aldık.
Yani bugün ben ülkücüyüm, ben MHP’liyim diyenlerin hepsi MHP ve Ülkücü Harekete vermekten çok ondan almışlardır. Ahde vefasızlık namussuzluktur., ahde vefalı olduğumuz içinde, MHP’deyiz. Bugün İslam’ın de, Türk Milleti’nin de yegâne ümidi şu topraklarda yaşayan insanlardır. Biz buradayız, MHP’deyiz. Gidenlere Allah selamet versin.”   O günün “kırk kapı tilkilerine”  gereken cevabı vermiş, tavizsiz bir Ülkücü ve Türk milliyetçisi olduğunu göstermişti.
Ne ilginçtir, Metin Tokdemir’in verdiği bu röportajın 15 yıl geçmesine rağmen yine bazı ağabeylerin (?) kapılar arkasında bugünün siyasi iktidar ile “kirli pazarlıkları” yaparken buna rağmen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin  “Güç Birliği ve Millet bekası” davetine evet diyen Ümit Özdağ, Koray Aydın, Sadi Somuncuoğlu, Özcan Yeniçeri, Azmi Karamahmutoğlu, Erdem Karakoç, Ozan Arif ve daha isimlerini sayamadığımız bütün Türk milliyetçileri ve Ülkücüler, Metin Tokdemir’in 15 yıl öncesinde göstermiş olduğu “Türk – İslam “ ruhunu bugün yine yaşatmışlardır.
Bu yüzdendir ki bizler Türk milliyetçileri ve genç Ülkücüler olarak gözümüzü ilk açtığımız efsane Ülkü Ocak Genel Başkanımız Metin Tokdemir’in ifadesiyle “Ben ümit varım. Türkiye’nin kaynakları ve insan gücü Türkiye için ümitli olmaya yeter. Yine bir Hadis-i Şerif’te buyruluyor ki, Cenabı Allah bir milleti helak edeceği zaman o milletin açlarına ve susuzları yüzü suyu hürmetine azaptan vazgeçer. Şimdi, ben de biliyorum ki, eğer Cenabı Allah bir milleti açların ve susuzların yüzü suyu hürmetine helak etmekten vazgeçiyorsa, uğruna bu kadar çileler çekmiş bu kadar şehitler vermiş, bu kadar düşmanlığı bünyesinde toplamış bu aziz milleti de Cenabı Allah hidayete erdirecektir. Bu aziz millete de kurtuluşu gösterecektir.” Türk milliyetçilerin ve Türk – İslam ülküsünün ruhunu daima yaşatıp daha ileri taşıyacağız.

Tur Dağı'nı Hira Dağı Zanneden Aydınlarımız

Osman Turan
Bugünün Türkiye’sinde Türk milliyetçiliği ve ülkücülük yükselen bir değer oldu. Yükselen değer olmasında en büyük sebep son yıllarda oluşan siyasi iklimin gereği oldukça açıktır. Düne kadar Türk milliyetçiliğini ve ülkücülük fikrini ağzına almayan bazı aydınlarımız (?), bugün geldikleri noktayı unutarak bir anda bu fikre sarılır oldular. Bu bazı aydınlarımız (?) 1980 öncesi bir dönem ülkücü ve Türk milliyetçililerin içinde bulunsalar da, 1980 sonrası dünyayı etkisine altına alan tek kutuplu ABD’nin “ Yeni Dünya Düzeni” projesinin kapsamı alanına girmişlerdir. Milliyetçilik ve ülkücülük fikrinin aksine “beynemiel” ekseninde buluşan bu aydınlarımız şimdi zihin bulanıklığı yaşadıkları ortadadır. Bunu bir aydınımızın (?) “nation” (millet, ulus, budun) kimliğine karşı “everybody” (herkes, kâinat, ele lam) kimliğini oluşturma gafleti hala “beynemiel” eksenin etkisinde olduğu aşikârdır. Aslında getirmek istediği kimlik “Türk kimliği” ‘ne alternatif “herkes, dünyalı” kimliğidir. Türk milliyeti kavramına karşı alternatif “dünya vatandaşlığı” kavramının olmasını düşleyen bu aydınımız, bir taraftan milliyetçiyim diyerek çelişkiler içinde kıvrandığı ortadadır. Bu zihin altındaki kripto düşüncesi ABD’nin geliştirmiş olduğu “Neo Osmanlıcılık”tır. Neo Osmanlıcılık fikrine gelmeden önce Türk milliyetçiliğini aydınımızın zihin tashihi için yeniden tanımlayalım. Türk milliyetçiliği, “Aynı dili konuşan, aynı kültüre mensup, gönül ve aidiyet birliğini sağlamış insan toplulukların, bağımsızlık ve hürriyet etrafında mutlu refaha ulaşma ülküsüdür”. Yani Türk milliyetçiliği, “ Türklüğün var olma ve ideallerini hayata hâkim kılma sebebi olan Türk gerçeği bütün canlılığı ile ayakta durarak ve doludizgin geleceklere akıtmaktır.” Türk milliyetçilerin en büyük eseri Türkiye cumhuriyetidir. Türkiye cumhuriyetinin kuruluş esasları Türk kimliğiyle özdeşlemiş, milli – devlet üzerine kurulmuş, sınırları çizilmiş bir siyasi organizasyondur. Türk milliyetçilerin Birincil ana ülküsü de “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak”’tır. İkincil ana ülküsü de “Türk birliği”dir. Türk milliyetçiliği dini, mezhebi ve etnik’e dayalı değil, aidiyet ve gönül birliği temelinde bütün toplumu kucaklayan bağımsız ve hürriyetçi anlayış ekseninde oluşmuş bir düşünce sistemidir. Türk milliyetçiliğinin kabulü olan millet ve bu milletin oluşturmuş olduğu organizma yapı ise devlettir. Türk milliyetçiliğini karşıtı olan, emperyalistlerin geliştirmiş oldukları etnisiteye dayalı mezhep yorumlu federatif devletçilikleri kurma projesinin örtüsü olan “ Yeni Dünya Düzeni”’dir. Bu örtünün bir parçası olan Büyük Ortadoğu projesi ve neo Osmanlıcılıktır. Hedefleri milli  - devletlerdir. Bunların hedefinin ekseni milletler yerine küresel sermayenin dünyaya hâkim kılma düşünce sistemidir. Küresel sermayenin sahibi ABD., İngiltere ve İsrail’dir. Özellikle Neo Osmanlıcılık ve büyük İsrail devleti projesi birbirlerini ikame eden projelerdir. İstanbul merkezli küresel güçlerin Ortadoğu’yu yönetme tezleri olduğu düşünürsek, Osmanlının toprağı olmuş bakanları dışlayan ve Ortadoğu kapsayan bir neo Osmanlıcılığın vahimliği ortaya çıkmaktadır. Bu gün Neo Osmanlıcıların yegâne uğraştıkları ve önlerindeki tek engel “Türk Kimliği” ve özneleri’dir.  Bu öznelerde Türk Kimliğinin oluşturmuş olduğu milli devlet ve bekasını sağlayan Türk milliyetçileridir.
 Bu aydınımızın bu sebepten dolayı zihin bulanıklığının yansınmalarıdır. Bu zihin bulanıklığının tashihi ve kurtuluş reçetesi “Tur dağını, Hira dağı”’nı zannetmemekten ve ayeti kerime de belirtilen “Peki duanız kabul olundu, siz yine doğru ve dürüst olmaya devam edin ve kendini bilmeyenlerin yoluna uymayın! (Yunus–89) uymaktan geçer.